Dunyada ki en inanilmaz sey kesinlikle
insan yavrusu olsa gerek. "Nur topu" diye guzellenen, mis
kokulu kiymik parmakli, sir dolu bir dunya. O minicik elleriyle sizin
alcak bir parmaginizi kavraya bilir. Ama eger yaparsa -yuregimiz yag
baglar mi bilmemama- icimizin yaglarini eriten hic degilse buzlarini
eriten icak, yumusacik bir "sey". Fazla derin ve karmasik
kelimelerle betimlemek dogru degildir onlari cunku "bebek"
kelimesi basli basina basitligi ve safligi temsil eder. O yuzden
basit kelimeler kafiddir onlar icin. Ya da guzellemeler...
Bu basitligin altinda dunyanin en
buyuk sirri yatar aslinda! Neymis o sir? Insan olma, insan yaratma. O
minicik gozler nelere sahit olmuyor ki? Farz-i mahal suan ki
alginizla bir baska aleme gittiginizi dusunelim. Size hersey ama her
sey yabanci bir tek sey disinda; annenenizin kokusu. Ve o "canli"
sizin caninizdan, kaninizdan olma! Annesinden dayak yigen bir cocugun
yine "anne!" diye aglamasi, ya da yaramazlik sonrasi azar
isiten Resat'in bir eliyle gozunun yasini silerek bir eliyle de yine
annesine sarilmaya calismasi! Neden? Cunki yok! Sizden baska dunyada
kimsesi yok onun. Sen getiriyorsun onu dunyaya, sen adam ediyorsun
onu.
Aglayan bir cocugun gozunun yasini
silecek bir elin olmamasi ya da onu saracak bir kucagin olamama
ihtimalini dusunmek bile yurekleri parcalamaya yetiyor.
Le Mont StMichel Normandiya Fransa 2011 |
Oyle ki binlerce kilometre uzakta,
Allah'in "gavuristaninda" Allah'in belkide cok tehlikeli
hizli treninde, tek basina bir yerlere gidiyor ve sen bundan
bi'habersin ve sen onunyaninda olamiyorsun. Ama aklin bir yerlerde
oluyor, lokman yarim kaliyor. O kendinden emin tekrar kesvederken
Amerika'yi, ya da neresiyse artik senin yaninda olmadigin her yer
ayni (!) sen oylece kalakaliyorsun anilarinla ve anilarinin
mekaniyla! O oturturken kendisini dunyanin merkezine, sen merkezi
bosalan bir dunyada yasamaya calisiyorsun.
Demem o ki, o hizli trenin nereye
gittiginin bir onemi yok ya da saatte kac yaptiginin! Ya da girdigi
su tunelin kulakta yaptigi ugultunun!
Sen iyi oldugunu dusunerek yasiyorsun;
ondan gelecek bir iyi habere muhtac. Yine de sikayet etmiyorsun dar
vakitlere ne kadar vaktin kaldigini bilmeyerek. Ama koyduysan sen
onun etten kalbine sevgiyi; merak etme! O yurek seninle birlikte
carpiyor!
Demem o ki; yalnizlik arkasini
dusundugunde basliyor. Kilometrelerce oteden Allah'in
"gavuristaninda", gavurun hizli treninde 18 numarali
vagonun 35 numarali koltugunda bir salak saskin yurek ailesini
dusunup, guc buluyor. Sonra da gecip insanlara ozgurlukten ahkam
kesiyor.
HKB
Paris-Marsilya TGV
06.01.2012
Saat 22 civari...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder