HKB Gözü Instagram'da

28 Ağustos 2013 Çarşamba

ZİLE DE NERE Kİ? (Günübirlik Zile rehberi)




Zile! Zile! Zile!

Anadolu'nun hiç şüphesiz güzide bir inci tanesi. Bakmayın siz şimdiki haline. Sokaklarında bir kaç tur atınca ne kadar kadim bir şehir olduğunu göreceksiniz Zile'nin!
Osmanlı'nın yaşayan son mahallerinden bir kısmını barındırır Zile. Kendine has şehir kültürüne sahip ender beldelerimizdendir. Hatta rivayet odur ki, Ankara başkent olduğunda Zile'den daha küçüktür. Cumhuriyetin ilk yıllarında isyan hadiseleriyle küsülen Zile kendi halinde şu an ki kaderini yaşamaktadır.
Günübirlik bir Zile turu emin olun sizi pişman etmez! O zaman hadi benimle gelin!

Julius Sezar'ın Zile'ye giderken izlediği yol
Zile'yi anlatmaya başlarken sanırım MÖ 47 tarihinden başlamakta yarar var. Zile Kapadokya mediniyetinin büyük şehirlerindendir lakin o zamana kadar tarihin gördüğü en büyük savaşlardan birine ev sahipliği yapacaktır. ZELA SAVAŞI!
Bazen Julius Sezar'ın şu sözü, Amerikan filmlerinde karşımıza çıkar: "Veni Vici Vidi" yani "Geldim Gördüm Yendim". Evet, gerçekten de gelmiş, görmüş ve yenmiştir. Mısır'dan çıkarak Anadolu'nun içlerine ilerlemiş ve Pontus Kralını bozguna uğratmıştır. Ama nereye gelmiş? Nereyi görmüş? Nerede yenmiştir?
Evet, Zile!
Yüzyıllarca Zile Kalesinde bulunan bir sütun da bunun canlı tanığı olmuştur.

Zile, tarih içinde bu denli öneme sahipken, imar eserlerinin olmaması düşünülemez. Bunların için de beni en çok etkileyen şüphesiz Nasuh paşa Ulu Cami oldu. Diğer adıyla Camiyi Kebir. 13. yüzyılda inşaa edilen cami 1900'ler de tekrar onarılır ve adeta baştan inşa edilir. Neoklasik yapısı yüzünden yeni yapıldığını iddia ettiğim cami, ters armudi minaresi gayet ilgi çekicidir.
Zileli Köfteci Kazım'ın köfteleri
Elsa (Beni ziyarete gelen çok yakın bir Fransız arkadaşım)  ile gezerken caminin müezzini ile tanışma şansını yakaladık. Geri dönerken "Minarenin kapısı da açıktı, çıkalım mı acaba dedik ama sonra vazgeçtik" diye şansımı deneyince, "çıksaydınız" cevabını kaçırmadık. Ve epeyce daralan ardından da bizden korkup kaçan güvercinlerin tüyleri ve yuvasından dökülen dallarla minareye çıktık! Anadolu'nun saklı bir güzelliğini yanımda ki Fransız arkadaş sayesinde keşfetmiş oldum. Zile'nin en yüksek olmasa da muhitin en yüksek yapılarından biri. Bir anda kilometreler ayaklarınızın altında kalıyor. Kale ile neredeyse aynı yükseklikte. İnmemek için epey çaba sarf etiysek de Elsa ile eski Osmanlı evleri üzerine hayaller kurmadan inmedik tabi ki!

Kalenin sağından inen yol
Kaleye çıkarken yol üstünde bir ev
Zile'nin en büyüközelliklerinden birisi de, Osmanlı'nın bozulmamış mahallelerini barındırıyor olmasıdır. Anadolu'nun tek yarı yığma kalesi olan Zile Kalesinin sağ tarafından inince başlayan sokaklara harita gerekmeden dalıp çıkabilirsiniz.
Kış için kurutulmaya bırakılmış patlıcanlar
Elsa bana neden kahvehanelerde kadınların olmadığını sormuştu. Cevabını kendisi aldı. Her sokak başında küçük taburelerde oturan, ellerinde örgüleriyle laflayanlar, ya da Tokat'ın meşhur yemeği Bat ile gün yapan teyzelere rastlamak mümkün. Genel olarak yaşlanan nüfustan ötürü top oynayıp, ip atlayan çocuk göremesek de, onların da cıvıltılarını duyar gibi olduk. Bu sokaklar hiç de hafife alınacak cinsten olmadıklarını söylemek gerek. Öyle ki karşınıza 600 yıllık bir mescit ya da yıkılmaya yüz tutsa da ihtişamından kendisine hayran bırakan 300 yıllık bir ahşap konakla karşılaşa karşıya kalabilirsiniz. Özellikle Amasya sokağını bir kaç defa turlamak isteyeceksiniz. Çocukluğumuzun simgelerinden bakkallar hala var ve merak etmeyin ucuzlar. Ya da bir evin önüne gidin ve az sonra meraklı teyzeler size su getirecektir.
Ananemin çocukluğunun geçtiği sokaklar bunlar. Bana anlattığına göre buralardan hep sular akarmış. Öyle ki Zile suları ve bağlarıyla meşhurmuş zamanında. Ananem çocukken sokaktan geçerken suların sığ yerinden atlamak zorunda kalırmış. Uygurlardan kalma su tekniğiyle Zile'nin 400 evinin kuyu şebekesi birbirine bağlanıyor. Bu da o zamanlar için çok ileri bir altyapı anlamına geliyor. Zile'de dikkat çeken özelliklerden biri de sokakların ve mekanların adlarının hep su ve su yerlerinden türemesi.
Meşhur Zile pekmezi ve kömesi
İşte o an, buranın yitip gitmesini önlemek adına ne yapabilirim sorularını soracak oluyorsunuz. Aslında bunun hakkında Elsa ile çok düşündük. Fransızlar, Fas'ta eski evleri ile meşhur bir yerleşim biriminden evler satın almışlar, yatırım adına. O zaman da, orası Faslılar oturamayacağı kadar pahalı hale gelmiş. Bir yerin turistik olması hem nimet hem de felaket aslında. Oraya dair özel olan ne varsa bir anda bozuluyor. Tabelalar çıkıyor, Çin malı hediyelik eşyalar satılıyor. Elsa lotodan para çıkmasını diledi. Böylece buradan bir sokak satın alacak ve restore edebileceğiz. Her birinin ayrı işlevleri olan konaklar, katlar ve odalar ile canlandıracağız. Ama sorun şu ki, Orta Karadeniz'in Tokat iline, Zile ilçesine kim gelmek ister? Doğrusunu isterseniz, bilen gelmek ister.
Mahalle ve mahallenin bakkalı
İşte bu düşünceler arasında ilerlerken önümüze bir yazı çıktı. "Gül Konağı Hizmetinize Açılmıştır." Hemen, sağa dönüp bu konağın izini takip ettik. Üç katı bulan pırıl pırıl bir konak tüm heybetiyle karşımızda duruyordu. İçeri girdik. Restoran ve kafe şeklinde düzenlenmiş temiz bir aile işletmesi. Odalarını gezdik. En çok hoşuma giden kısmı üst katlara çıkarken kültürümüzde olduğu gibi ayakkabılarınızı çıkartıp giriyor olmamız. Odalar sade döşenmiş. Kalabalık bir grupla ya da yoğunluğa göre kendiniz bir odaya yerleşebiliyorsunuz. Sedirlerde ya da yer sofralarında servis ediliyor yemekler.
Osmanlı mahalli yapısı, sıra sıra dizilmiş evler
Elsa, "İşte" diyor. "Bak böyle kurtarabilirsin" Evet, bu konak, orjinali kadar ihtişamlı değil belki, hatta döşemesinde, benim gözüme yanlış gelen bir çok nokta var. Ama bunu ben görebiliyorsam hiç şüpheisz yapanlar da biliyorlardı. Kendi imkanları dahilinde ellerinden gelenin en güzelini yapmışlar ve en önemlisi aile temizliğinde...
Osmanlı mahalli yapısı, sıra sıra dizilmiş evler
Elsa, "Umarım daha çok kazandıkça, dekorasyonunu düzeltirler." diyor ve ekliyor "Elimde ki gezi rehberini çok seviyorum ama içinde Zile hakkında sadece bir kaç şey yazıyor. Kesinlikle onlara bu konağın varlığını yazmalıyım. Belki de bizden sonra başkaları burayı ziyaret etmek isteyecektir" Farkındalık bu olsa gerek. Fark etmek ve insanlarla bunu paylaşmak. Bu yazıyı yazma sebeplerimden biri de bu, hiç kuşkusuz. Umarım, Gül Konağı ayakta kalır ve yıkılmaya yüz tutan başkalarında da güller açar.
Ah keşke benim olsan!

Zile hakkında konuşurken acıktığımı fark ediyorum. Gül Konağı bize bir seçenek sunarken, ben size bir de Zile'nin yerel bir lezzetinden bahsetmek istiyorum. Köfteci Kazım! Zile'de bir çok kişi ya akrabadır ya hısım ya da tanış. Turhal fabrika ile büyüdüğü için çoğunluğu Zile'den göç edenlerle oluşmuştur. (Göç dediğim sadece 15 km!) İşte bu yüzden kendimi Zileli saymaktan da gocunmam. Keza ananem ve dedem Zileli!
Biz gelelim Köfteci Kazım'a! Eniştemin dayıları oluyor ve yıllardır Zile'nin köftelerini yapıyor. Bir seferinde Mustafa Abim "Önceden köyden gelip de Zile'ye Köfteci Kazımdan çocuğuna bir köfte yedirmeyeni ayıplarlardı. Gelince bir köfte yenilirdi. Hala öyle, müşterisi hiç bitmez." dediğini çok iyi hatırlıyorum. Elsa'yı bahane edip ben de bir köfte yiyeyim dedim. Biliyorum fotoğraftan ne kokusunu alırsınız ne de lezzetini lakin bu köfte bildiğiniz bir köfte değil. Kurabiye gibi dağılıyor ağızda. Neden bilmem ama içine ne kattığını sormayı da akıl edemediğim bir lezzet. Tırnaklı pide ve ayranla tadı damağınızda kalacak.
Domino taşından evler adeta
Peki, nerede bu Köfteci Kazım? Küçük yerlerin en güzel özelliklerinden biridir: kime sorsanız söyler. Lakin yine de tam bir adres isterseniz; muhakkak görmeniz gereken Osmanlı'dan kalma 15. yy. eserlerinden Boyacı Hasanağa Camii ya da halk arasında ki adıyla Hızır Camii'nin tam arka sağına düşmektedir. Büyükşehirlerin hiç birinde bu fiyata bu kadar et bile alamayacağınızı belirtip, Zile'nin bir başka lezzetine geçiyorum: Zile pekmezi!
Sözlükte şöyle yazmalı Zile Pekmezi için; şifa, ilaç, macun, cennetten inme v.s.
Evler ve asmalar
Abartıyor muyum? Orasını siz tattıktan sonra karar vereceksiniz. Üzümden yapılan ve hasını bulunca kimseyle paylaşmak istemeyeceğiniz bir lezzettir Zile pekmezi. Kendilerini siz bilmiyorsanız bu sizin ayıbınızdır ama bilesiniz ki Türkiye'de pek meşhurdur. Köpük pekmez, adı üzerine köpük gibi olup rengi kavuniçi rengine yakındır. Balbaşı denilen kıymetlisi de kıvamca yoğun ve renkçe de koyudur. Bir de adeta bıçak yardımıyla ya da eğilmesini göze aldığınız bir kaşık yardımıyla yiyeceğiniz kendisi vardır ki, yerken gözleriniz kapanır.
Gül Konağında yer sofrası
Bağlar diyarı olunca Zile, pekmezi de bol olur, kömesi de! Köme de ne ola ki diyorsanız, bunu da ben mi anlatacağım canım demeyeceğim ve kamu hizmetine devam edeceğim! Son on yılda sıvı şeker ve tatlandırıcılarla maliyeti düşürülen ve ucuzcu marketlerde satılan "Cevizli sucuk" un Zile'deki adıdır KÖME. Bunun hakkında diyeceğim tek şey, Burada ev yapımı bir köme yedikten sonra diğerlerini ağzınıza alamayacağınızdır. (Kavgada söylenemez!)
Zile evlerini gezerken kesinlikle fark edeceğiniz ayrıntılardan biri de, her evin önündeki asma ağaçlarıdır. Beş yaşındayken annemle Zile'ye gittiğimizi ve ev sahibesinin batın yanında yemek için balkondan yaprak kopardığını hatırlıyorum. Zile üzüm ve üzüm ürünleriyle meşhurdur. Bu Tokat'ın geneline de sirayet eder. Tokat'a gelmişken özellikle de Zile'de mutlaka Karabaklalı yaprak sarması ve Bat yemeden dönmeyin!
Dinçerler Konağı
Köfteci Kazımın ve Hızır Camii'nin hemen yukarısından kaleye çıkan yık en azından sizi 1930'lara götürecektir. Burada bir çok el işi ustasına rastlamak mümkündür. Bunlar meşhur Zile leblebicisi, tahta kaşıkçısı, semercisi ve nicesi...
Gezdik dolaştık karnımızı da doyurduk. Son olarak 600 yıllık bir hamamda "yunmadan" "pasahlı" mi gideceksiniz? Ayıplarlar efendim...
Sanırım, size Anadolu'nun içinden dolu dolu bir gün hediye ettim. Güzel günlerde kullanınız efendim.
HKB
Ağustos'13 Turhal




Ulu Caminin minaresinde Gül konağı

Tarihi sabah hamamı


Evlerinin önü asma
Ben yarimden ayrılmam
Götürseler asmaya


Zile kalesine çıkan merdivenler

Zile Kalesi saat kulesi

Kalenin içi şimdi mesire alanı

Kaleden sağa inen sokak 
Evlerin bir çoğu satılık şimdi


600 yıllık bir cami çıkıverir bir anda karşınıza




Ah Keşke benim olsan dedim dedim durdum!

Zamanında sulara akan sokaklar ve sıra evler

Gül konağı alçak tavalı ikinci kat

Gül Konağında minder ve yer sofrası

Gül Konağından kahve sunumu

Gül konağı bahçesi

Gül Konağı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder